AML, kemik iliğindeki tek bir hücrede meydana gelen
değişiklik ile başlar. AML'deki lösemi hücreleri genellikle
blast hücreleri olarak adlandırılır.
Bilim adamları AML'ye yol açan hücresel değişikliklerin
açıklanabilmesi için çalışmaktadır.
Risk faktörü, bir hastalığa yakalanma şansını etkileyen bir
parametredir. Farklı hastalıkların farklı risk faktörleri
vardır. Sigara içmek gibi bazı risk faktörleri ortadan
kaldırılabilirken, yaş veya aile geçmişi gibi risk
faktörleri değiştirilemez.
Bir ya da birkaç risk faktörüne sahip olmak, kesinlikle
hastalığa sahip olacağınız anlamına gelmez. Hastalığa sahip
pek çok insanın bilinen risk faktörleri az veya hiç yoktur.
Bir kişinin bir risk faktörü varsa ve kanser gelişmiş olsa
bile, bu risk faktörünün kansere ne kadar katkıda
bulunduğunu bilmek genellikle çok zordur.
Akut miyeloid lösemi (AML) için bilinen bazı risk
faktörleri aşağıda belirtilmiştir:
-
Bazı kemoterapi ilaçları:
Bazı kemoterapi (kemo) ilaçları ile tedavi edilen
kanserli hastalarında AML gelişme olasılığı vardır.
Alkilleyici ve platin ajanlar olarak adlandırılan
ilaçlar, kemoterapiden yaklaşık 8 yıl sonra ortaya
çıkan AML için riski arttırmaktadır. Alkilleyici
ajanların örnekleri arasında siklofosfamid,
mekloretamin, prokarbazin, klorambusil, melfalan,
busulfan ve karmustin bulunur Platin ilaçlar ise
cisplatin ve karboplatin içerir. Hasta genellikle
AML'den önce miyelodisplastik sendrom adı verilen
bir hastalığa yakalanır.
Topoizomeraz II inhibitörleri olarak bilinen kemoterapi
ilaçları da AML ile ilişkilendirilmektedir. Bu ilaçlara
bağlı gelişen AML, miyelodisplastik sendrom gelişimi
olmadan tedaviden sadece birkaç yıl sonra ortaya çıkma
eğilimindedir. Etoposid, teniposit, mitoksantron,
epirubisin ve doksorubisin gibi ilaçlar topoizomeraz II
inhibitörlerine örnek olarak verilebilir.
-
Radyasyon mazuriyeti:
Yüksek dozda radyasyona maruz kalma AML'ye
yakalanma riskini arttırmaktadır. Maruziyetten
yaklaşık 6 ila 8 yıl sonra AML vakaları ortaya
çıkmaktadır. Kanser tedavisi için kullanılan
radyoretapinin de AML riskini arttıran etkenlerden
biri olduğu bilinmektedir. Risk, verilen radyasyon
miktarına ve hangi alanın tedavi edildiğine bağlı
olarak değişmekle birlikte, direkt olarak
radyasyona maruz kalmak kadar yüksek değildir.
X-ışınları veya BT taramaları gibi düşük seviyedeki
radyasyon maruziyeti yaratan görüntüleme
testlerinden kaynaklanan olası riskler henüz
yeterince iyi tanımlanmamıştır. Bir fetusun
gelişimin ilk aylarında radyasyona maruz kalması
lösemi riskinde artışa neden olabilir, ancak riskin
kapsamı ve büyüklüğü net değildir. Risk net olmasa
da sürecin güvenli olması için, çoğu hekim,
özellikle çocuklarda ve hamile kadınlarda mümkün
olduğu kadar radyasyona maruz kalmayı
sınırlandırmaya çalışmaktadır.
-
Tütün kullanımı:
AML için kanıtlanmış tek yaşam tarzı risk faktörü
tütün kullanımıdır. Birçok insan tütün kullanmanın
akciğer, ağız, boğaz ve larenks (ses kutusu)
kanserleriyle bağlantılı olduğunu bilmektedir,
ancak bunların dumanla doğrudan temas etmeyen
hücreleri de etkileyebileceğinin farkında değildir.
Tütün dumanındaki kansere neden olan maddeler
akciğerler tarafından emilir ve kan dolaşımından
vücudun birçok bölümüne yayılır.
-
Kimyasal maruziyeti:
Belirli kimyasallara maruz kalmak, AML'ye yakalanma
riskini arttırabilir. Yüksek seviyelerde benzene
uzun süre maruz kalmak AML için bir risk
faktörüdür. Kauçuk üretim tesisleri, petrol
rafinerileri, kimyasal tesisler, ayakkabı
imalatıhaneleri ve benzinle ilgili endüstrilerde
benzen kullanılan bir solventtir. Ayrıca sigara
dumanı, benzin ve motorlu taşıt egzozunda ve bazı
yapıştırıcılarda, temizlik ürünlerinde,
deterjanlarda ve boyalarda da benzen
kullanılmaktadır.
-
Bazı kan hastalıkları:
Polisitemi vera, esansiyel trombositemi ve
idiyopatik miyelofibroz gibi kronik
miyeloproliferatif bozuklukları bulunan kişilerin
AML'ye yakalanma riskleri daha yüksektir. Bu
hastalıkların tedavisinde kemoterapi veya
radyoterapi kullanılıyor ise AML riski daha da
artmaktadır. Miyelodisplastik sendromu (MDS) olan
bazı hastalarda AML gelişebilir. MDS, zaman içinde
AML'ye dönüşebilir. MDS sonrası AML gelişen
hastalar genellikle kötü prognoza sahiptir.
-
Genetik sendromlar:
doğuştan gelen bazı genetik sendromlar AML riskini
arttırabilir. AML riskini arttıran genetik
sendromlardan bazıları aşağıda belirtilmiştir.
-
Fanconi anemisi
-
Bloom sendromu
-
Ataksi telenjiektazi
-
Schwachman-Diamond sendrom
-
Diamond-Blackfan anemisi
-
Kostmann sendrom
-
Li-Fraumeni sendrom
-
Down sendromu (kromozom 21'in fazladan bir kopyasıyla
doğmuştur)
-
Trizomi 8 (kromozom 8'in fazladan bir kopyasıyla
doğmuştur)
- Aile Öyküsü: AML gelişiminde güçlü bir
genetik bağ düşünülmese de yakın akrabalarında AML gelişmiş
kişilerin AML'ye yakalanma riskleri yüksektir.
- Yaşlılık: AML her yaşta gelişir, ancak
yaşlı insanların AML'ye yakalanma riskleri daha yüksektir.
- Erkek cinsiyeti: nedeni bilinmemekle
beraber, AML'ye erkeklerde daha sık rastlanmaktadır.
Bu risk faktörleri bulunan kişilerin çoğunda AML meydana
gelmezken, AML görülen kişilerin çoğunda da bu risk
faktörleri bulunmamaktadır.
AML birisinden bulaşmaz. Çok nadir olarak, aynı aile içinde
beklenenden daha fazla AML vakası görülebilir. Bu
ailelerdeki çocukların AML'ye yatkınlığı arttıran bir gen
taşıdığına inanılmaktadır.